Türkiye Ekonomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye Ekonomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Temmuz 2015 Pazar

Zincirleme Krize Doğru

Türkiye hızlı ve sert bir biçimde ekonomik kriz anaforuna sürükleniyor. Seçimler bu süreci tetikledi. Ekonomi ciddi bir belirsizlik içine girdi. Büyüme oranında istikrarsızlık sürüyor. Spekülasyona dayalı büyüme, küresel finansal gelişmelere bağlı bir şekilde düşüş sürecine girdi. 2015'te büyüme oranının yüzde 2.5 olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye durgunluk içinde enflasyonu birlikte yaşıyor. Yani iktisadî terminolojiye göre bir stagflasyon evresinde. Bu evrenin krize dönüşmesine yol açacak birçok iktisadî ve siyasi vektör ortaya çıkmış durumda.
Enflasyon beklentisi yüzde 7.5-8 bandında. Cari açık GSYH'ye oranla yüzde 4.5 seviyesinde. Dış borç stoku 402 milyar doları geçti.
Türkiye'den sermaye çıkışları hızlandı. Finansal Times, Türkiye'ye yapılan dış yatırımlarda yüzde 49'luk bir düşüş yaşandığını açıklandı. Fitchdalgalanmanın "ani duruş" olmadan atlatıldığı vurgusu yapsa da sert çıkışların yaşanabileceği bir konjonktüre girdik.
FED'in parasal genişleme politikalarına son vermesiyle yaşanan kur şokları sürüyor, kur geçirgenliği kaygısının artmasıyla birlikte, bir döviz krizinin bütün dinamikleri açığa çıkmış durumda. Yunanistan'ın temürrüde düşmesi ve iflas olasılığı, beklendiğinden daha sarsıcı sonuçlar yaratması kaçınılmaz gözüküyor. Dış şoklar ekonominin zafiyetlerini derinleştiriyor, çoklu kırılganlığı besliyor.
Yıkıcı Kriz Riski
Türkiye ve bazı yükselen piyasalarda finansal riskler arttı. Paralel olarak kur riski yükseldi.
Türkiye'nin 402 milyar dolar olan dış borcunun yüzde 40'ının 12 ayda ödenmesi gerekiyor. Dış borcun büyük bir oranı özel sektöre ait. Özel sektörün dolar bazındaki borçlarının ağırlığını kısa vadeli borçlar oluşturuyor. Fitch'in Temmuz raporu Türkiye'de döviz cinsinden borcu olan şirketlerin taşıdığı yüksek risk ve kırılganlığı üzerinde durdu ve bu şirketlere B notu verdi.
Önümüzdeki dönemde finansal dalgalanmalara bağlı kur şoklarının devam etmesi yüksek bir olasılık. Hatta bu süreç bir döviz krizini tetikleyebilir. Ardışık kur şokları bile birçok şirketin iflası anlamına gelecektir. İflas ve çöküşler Türkiye ekonomisinin ana kolonlarını oluşturan şirketleri bile etkileyebilir.
Böylesi bir konjonktürde neo- liberal yapısal uyum politikalarının bir yansıması olarak şirket borçlarını devletin üstlenmesi kaçınılmazdır. Ayrıca kapitalist devletin ontolojisi bunu gerektiriyor. Kısaca krizin kamulaştırılması neoliberal dogmanın kaçınılmaz sonucu olarak karşımıza çıkacak.
Bu durumun somut yansıması, başta işçi sınıfı ve emekçi yığınlar için sistematik işsizleştirme, yoksullaştırma, mülksüzleştirme, esnekleştirme ve güvencesizleştirmedir.
FED'in eylül ayında faiz artırma kararı alması, sermaye kaçışlarını tetikleyebileceği gibi, borç çevrimini kıracak sonuçlar yaratabilir.
En başta Türkiye'nin dış kaynağa yapısal bağımlılığı ekonomiyi içinden çıkılmaz bir anafora sürükleyebilir. Bu süreç yeni bir Yunanistan vakasıdır.
Krizin Tetikleyicileri
Likidite ve finansal sorunlar krizi tetikleyecek ana faktörlerdir.
Dış şoklar, kur şokları, Yunanistan krizinin zincirleme sonuçları, jeo-politik riskler, FED'in faiz artırımı Türkiye ekonomisini ciddi oranda sarsıyor.
Türkiye ekonomisinin çok vektörlü kırılganlığı artıyor. Sert finansal dalgalanmalara bağlı olarak, ekonomide hızlı ve ani çöküş yaşanabilir. Birbirini etkileyen ve tetikleyen kriz senkronu giderek kaçınılmazlaşıyor.
Olası döviz krizini, emlak krizi (bu aynı zamanda bankacılık krizi demektir) ve borç çevriminin kırılması izleyebilir.
Bütün kriz potansiyellerin açığa çıktığı ve olasılıkların arttığı bir konjonktüre girdik. Ve konjonktür birçok dolayım ve etkilenmeyi bünyesinde barındıran yüksek bir konjonktür niteliği taşıyor.
Volkan Yaraşır

23 Haziran 2015 Salı

Türkiye Ekonomisi Krizin Eşiğinde

Türkiye ekonomisi çoklu bir kırılganlık yaşıyor. Sanal/spekülatif büyümenin sınırına gelen Türkiye, 2015'in küresel düzeyde en kırılgan ülkesi olarak değerlendirildi. IMF ve Fitch, yeni raporlarında bu noktanın üzerinde durdu.
Büyüme oranında ciddi bir yavaşlama, işsizlik oranında kronikleşme ve yüzde 10'un üzerinde bir seyir, yüksek ve kalıcı niteliğe dönüşen, çift haneye yaklaşan enflasyon, yüksek (GSMH'nin yüzde 4-5'i dolayında) cari işlem açığı, açığın finansman karşılığında yaşanan önemli problemler, kısa zamanda afaki boyuta yükselen dış borçlanma, uzun vadeli ekonomide durgunluk ve daralma ve durgunluk içinde enflasyon yani stagflasyon şiddetli bir krizin emareleri olarak değerlendirilebilir.
Neo-liberal ekonomik politikaların iflasını gösteren bu gelişmeleri, jeo-politik risklerin artması ve küresel düzeyde finansal salınımlar karşısında ekonomideki büyük zafiyetler izliyor. Ayrıca sivil diktatörlük yönünde devlet-toplum-birey ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi ve dış politikada agresyon politikalarının iflası, süreci derinleştirici faktörler olarak dikkat çekiyor.
Senkronize Kriz Dinamikleri
Küresel likidite bolluğunda (2009' kadar), yüksek faizle sıcak para çekebilen AKP iktidarı, spekülatif bir ekonomik büyüme trendi yakaladı. Bu süreç aynı zamanda AKP'nin hegemonyasını pekiştirdiği bir süreç olarak işledi.
AKP, bir şirket parti haline geldi ve TC şirket devlete dönüşmeye başladı.
Küresel düzeyde para politikaların değişmeye başlamasıyla (2012'den sonra), Türkiye'ye giren para akımlarında azalmalar yaşandı. Hatta sermaye kaçışları arttı. Ucuz kur dönemi bitti. Bugün yaşanan kur şoklarının temelleri oluştu.
Bu konjonktürde bütün ümit, inşaat sektöründeki kârlara, kupon arazilere ve imar rantlarına dayalı ekonomik politikalara bağlandı. Yani yeni bir spekülatif büyüme stratejiyle hareket edilmeye başlandı.
Yüksek kırılganlığın önünü açan bu adımlar, senkronize (emlak, döviz, bankacılık, borç krizi gibi) kriz dinamiklerini besliyor.
Kriz Aktüelleşti
Kısaca likidite ve finansal sorunlar 2015 yılının ikinci yarısını riskli, 2016 yılını ise muamma haline getiriyor. Siyasal gelgitler ve belirsizlik dinamikleri bu süreci derinleştiriyor. Seçim sonrası oluşan yeni konjonktür bir çok olasığın önünü açıyor, yüksek ihtimalle siyasal gerilimin artacağı bir dönemin içine girdik.
Çok vektörlü ekonomik kırılganlık ve siyasi kriz dinamikleri şiddetli bir ekonomik krizin habercisidir. Küresel finansal dalgalanmalar ve sermaye hareketlerinin yeni yönelimi, krizinin şiddetini artırıcı bir başka faktör olarak dikkat çekiyor. Özellikle likidite ve finansal problemler, Türkiye'de krizi tetikleyecek iki temel faktör olarak dikkat çekiyor
Türkiye ekonomisinin narkotik/yapısal dış kaynağa bağımlılığı, dış borcun olağanüstü artması ve kısa vadeli dış borç stoklarının yüksekliği, dış borcun ağırlıkta özel sektör kaynaklı olması ve sektörün yakıcı likidite sıkıntısı ve yukarıda belirttiğimiz olgular, krizi aktüelleştirmiştir.
Derinleşen ve çok boyutlu bir karaktere bürünen ekonomik kırılganlık, yıkıcı bir krizin önünü açıyor.

Volkan Yaraşır