Hikmet Kıvılcımlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hikmet Kıvılcımlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2016 Salı

Kıvılcımlı'ya Saygıyla

Sosyalizm yolunda inadın ve direncin adı Dr. Hikmet Kıvılcımlı'yı ölümünün 45. yılında saygı ve sevgiyle anıyorum.
Hayatını işçi sınıfına ve devrimci mücadeleye adayan Kıvılcımlı, tarihsel maddeciliği daha da derinleştirerek, Doğu toplumlarının gelişim proseslerini en ince ayrıntısıyla ele aldı.
Marksist klasikleri Türkçeye çevirdi. Yüzlerce kitap, broşür ve makale yazdı.
Hayatının üçte birini zindanlarda geçirdi. Kaba materyalizm ve idealist felsefenin dışında, din olgusunun tarihsel, sosyolojik ve antropolojik kökenlerini diyalektik ve tarihsel materyalizm ışığında inceledi ve en özgün eserleri Marksist külliyata kazandırdı.
Kıvılcımlı, dünya çapında bilinen bir insan olması gerekirken, eserleri Türkiye'de bile yeteri kadar ilgi görmemekte.
Okuma alışkanlığı sadece örgüt yayınlarından ibaret olan sosyalist gençlerin, bu medrese sofuluğundan kurtulup, paradigmasını daha da derinleştirmesi ve geliştirmesi gerekmektedir.
Kıvılcımlı'nın şu sözleri ile yazımızı bitirelim:
“Tarafsızlık bizim harcımız değil. İşçi çocuğuyuz. Olduk olası: başta işçi sınıfımızdan yana düşünüp davranmayı öğrendik. İnsanoğlunun ancak ve yalnız İşçi Sınıfı yanından gerçek insan olacağına inanıyoruz. O noktada en ufak ikircilik geçirenler, ‘Stalin’ olsalar, bizi bağlayamamışlardır ve bağlayamazlar.”
İbrahim Utku Nar

12 Eylül 2016 Pazartesi

İbrahim

İbrahim, aşağı barbar anahanlıktan kurbanlık koç kesen orta göçebe barbarlığa ve Kâbe’yi kurup kent tohumunu atan yukarı barbarlığa kadar bütün komünal toplum biçimlerini 300-500 kişilik aile efradıyla yaşamakla kalmaz, ilk Irak medeniyeti Sümer kentlerinden kalkıp, Anadolu’ya, savunmalar eşliğinde bezirgânlık yaparak göçerken, kıtalararası medeniyetleri de tanır.
Aşağı barbar geleneği (tanrılara yakarak çocuk kurban etme geleneği) İbrahim zamanında kaldırılmaya başlasa da yeniden etkinlik yollarını bulur:
“Allah İbrahim’i deneyip ona dedi: Ey İbrahim; şimdi oğlun İshak’ı al ve Moriya diyarına git ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde yakılan kurban olarak takdim et.”
İbrahim oğlunu kurban etme yerine, göçebeliğe geçtiklerinin sembolü olan Koç’u kurban eder. Ancak Kenanlılar neredeyse anahan geleneklerinde kaynaşmışlardır. Bu İsrailoğullarından ve daha sonra bile etkilerini göstererek, aynı ilk çocuğu kurban etme geleneklerini yeniden canlandırır.
Hacer’den olma İsmail’i ve Annesi Hacer’i Güney Ticaret Yolu üzerindeki Hicaz’da Mekke’nin olduğu yerde arada bir yoklayıp Kâbe’nin kuruluşuna ön ayak oluyor. Orada karargâhlaşıp zürriyetinin gelişmesini hedefliyor. (İslam’a göre Hacer’den olma İsmail’i) aşağı barbar geleneklerine göre kurban etmekten vazgeçme sentezini gösteriyor. Geleneklerin zincirlerini kırıyor ve elindeki sürüden bir koçu kurban edecek kadar hangi aşamada bulunduğunu anlıyor ve toplumuna benimsetiyor. (Bap 22)
Besbellidir ki İbrahim; zamanının olaylarını en iyi değerlendiren ve kendi toplumunu o dar boğazlardan geçirebilen ender bir liderdir. Anahanlığı da Göçebeliği de Medeniyeti de anlar. Toplumdan ileriye fırlayışı ve Yahudiler’e de Araplar’a da ata oluşu boşuna değildir.
Göçebelikten geri dönüşü tıkayan başka bir keskin prensibi de kurban olur. Artık tanrıya insan değil hayvan kurban edilecektir: (Tekvin, Bap 22)
Burada ilahlar; tarih öncesi geleneksel çoktanrılar, henüz terkedilmemiştir. Fakat başrolü oynamazlar. İbrahim tektanrıcılığı, İbrahim’in toplumunu büyük bir tarihsel devrim görevi büyülemediği ölçüde sarıp sarmalayamaz. İbrahim’in tektanrı sentezi kendi içinde büyür. İbrahim, tektanrı sentezini dayatmak yerine kendi toplumunu kendi seviyesine çıkarmak üzere eğitmek aşağı barbar geleneklerini kesip atmak, göçebelik, ticaret, sunaklar, KURBAN, temizlik, sünnet, derleniş işleriyle uğraşır. Bunları başardıkça tektanrı sentezini toplumunda sabırla mayalandırır. İbrahim’in tarihi prosesi, aşamaları, görevleri kavranmadıkça, O’nun tektanrıcı tutumu da toplumundaki gelişimi de anlaşılamaz.
Ama İbrahim o tektanrı senteziyle, çoktanrı karmaşasından, zincirlerinden kurtulmuş; yaşadığı olayları daha gerçekçi, determinist yorumlayarak yaratıcılığını pekiştirmiştir. Kurban olayına kadar Kenan diyarında tutunuşu, medeniyet ve onların uşağı kentler arasında yaşayabilmesi büyük bir başarıdır. Tarihsel devrim için toplumunun hazır olmadığını sezmesi, toplumunu koruması ve göçebelik-ticaret ekonomisinde ustalaştırışı ve uzun vadeli stratejiye oturtuşu, geliştirmesi o Filistin hengâmesinde büyük bir strateji ustalığı gerektirir...
Bu yüzden İbrahim’in sunakları sadece göçerliğinden gelmez; toplumunu eğitirken tektanrı sentezine sığınır; sentezine sığınırken kendisinden daha ilkel kalmış toplumunu eğitir...
Çünkü tektanrı ana fikri ne geleneklerde ne kutsal kitaplarda ve de tarihi gidiş içinde birdenbire olmuş gösterilemiyor. Sadece İbrahim ile birlikte tarihsel aydınlık kazanıyor; veya mitolojik sembollerden, masal karanlığından kurtuluyor. İbrahim bile kısmen Kurban-Hacer-İsmail-Kâbe olaylarında Mitolojik kalıyor.
Hikmet Kıvılcımlı
Allah-Peygamber-Kitapisimli çalışmasından seçki
Hikmet Kıvılcımlı Enstitüsü

2 Ağustos 2016 Salı

Zorunlu Bir Cevap

31 Temmuz Pazar günkü Sözcü Gazetesi’ndeki yazısında Ege Cansen adlı köşe yazarı hem kişisel ahlakı, hem de haddini aşarak Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya çamur atmış. Şöyle diyor yazısında:
“Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya göre Türkiye'de devrim pratiği: 1970'li yıllarda Türkiye'de ‘komünist darbe’ tehlikesi vardı. O dönem komünistlerinin, şef ideologlarından Dr. Hikmet Kıvılcımlı, yazılarında şunu savunuyordu:
Türkiye'de işçi ve köylüleri bilinçlendirip örgütleyerek sosyalist devrim yapılamaz. zaten Rusya'da da bu böyle olmamıştır. Komünist devrim, ancak sosyalist subayların yapacağı bir askerî darbe ile gerçekleşebilir.” (italik bize ait)
Bu amaçla askeri okullara sızıldı. Darbe deşifre olunca, kabak, özellikle Deniz Harp Okulu öğrencilerinin başında patladı. Anlaşılan İmam Gülen de Dr. Kıvılcımlı'nın ‘devrim pratiğini’ benimsemiş. Ne yazık ki ondan çok daha başarılı(?) olmayı becermiş.
Son söz: Benzerliğe aldanma, farkı fark et.”
“…yazılarında şunu savunuyordu:” dediği paragrafta söylediklerinin tek bir kelimesi bile doğru değildir. Kıvılcımlı’nın el yazısıyla yaklaşık 50.000 (elli bin) sayfayı bulan külliyatında bu adamın söylediklerine benzer tek bir cümle yoktur. Zaten olsa bu adam da (Ege Cansen) “işkembeden atma yerine “şu kitabının şu sayfasında ya da falan makalesinde” derdi. Bunun yerine apaçık yalan söyleyerek, 69 yıllık yaşamının 50 yılını her nefesinde kapitalist düzenle savaşa harcamış bir mücadele adamını, ömrünün tamamını kapitalist düzene hizmetle geçiren F. Gülen’e benzetme ahlaksızlığına düşebiliyor.
Kıvılcımlı’nın 60 kadarı yayınlanmış 100 kitabı, yüzlerce makalesi, 22 yılı hapiste geçen mücadele dolu bir ömrü var. Davaları, savunmaları var. Buralardan hiçbir referans göstermeden böyle ucuzca suçlamalar ancak sistem görevlilerinin harcı olabilir. Gizli servislerin “Sözcü”sü bir gazetede bir köşe alacaksın, geçmişinde finans kapitale hizmetle dolu yıllar olacak, elbette işçi sınıfına ve onun öncülerine çamur atacaksın. Oysa namuslu bir burjuva aydını bile, çamur atma yerine eleştirmeyi seçer. Eleştireceği kişi ya da görüşten namusluca alıntılar koyar ve diyeceğini der.
Ege Cansen’in bir sonraki paragrafta söylediği “Bu amaçla askerî okullara sızıldı. Darbe deşifre olunca, kabak, özellikle Deniz Harp Okulu öğrencilerinin başında patladı.” cümleleri de yalandır. Komünistleri kendileri gibi ikiyüzlü zannediyor. Komünistler bir yerlere sızmazlar. Sızmak gizli servislerin ve sağcıların işidir. “Bir komünist asla yalan söylemez”, bizzat Kıvılcımlı’nın lafıdır. Sızma falan yoktur. Darbe girişimi de. Zaten 83 sanıklı Teğmenler Davası da darbecilikten açılmamıştır. Ege Cansen’de zerre kadar namus olsa bu iddiasını ispatlayacak bölümler bulup koyar yazısına.
Kıvılcımlı’nın “devrim pratiği” derken de alaycı bir üslupla “İmam Gülen”le benzeştirir. Kıvılcımlı’nın devrim pratiği “düşünce ve davranış birbirinden ayrılmaz” şiarına sıkı sıkıya bağlılıktır.
Türkiye’nin teorik ve pratik devrim orijinalliğine çözümler üretip önermiş ve çözümlerinin hayata geçmesi için ömrünü vermiştir. Finans kapitalin “Cansen”lerinin onu anlamasını beklemeyiz ama hayasızca saldırılarının da cevapsız kalmayacağının bilinmesini isteriz.
Hikmet Kıvılcımlı Enstitüsü