Muhammed Mursi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muhammed Mursi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Haziran 2015 Salı

Mursi'ye İdam Cezası

Bir Mısır mahkemesi Salı günü, 2011 ayaklanması esnasında polise yönelik saldırılar ve hapishanelerden gerçekleşen firar olaylarını örgütleme suçuna istinaden, devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi ölüm cezasına çarptırdı.
Bu karar, istişarî bir role sahip bulunan, şeriat konusunda hükümete yorumlar sunan Mısır başmüftüsünün danışmanlık yaptığı mahkemece verildi.
Mahkeme, ilk başta Mursi’yi ve yüzden fazla destekçisini geçen ay ölüm cezasına çarptırmıştı.
Mursi’ye ölüm cezası veren kararın açıklanmasından sadece birkaç saat sonra başka bir Mısır mahkemesi de Mursi’ye ömür boyu hapis cezası verdi. Cezanın gerekçesi, Mursi’nin Filistinli grup Hamas, Lübnanlı militan grup Hizbullah ve İran için casusluk yapması.
Casusluk suçlamasıyla ilgili olarak mahkeme ayrıca 16 destekçiye ölüm cezası verdi. Cezaların verilme sebebi, bu kişilerin 2005-2013 arası dönemde gizli belgeleri yurtdışına çıkartmasıydı.
Mısır’da ömür boyu hapis cezası 25 yıl. Mursi’ye Salı günü verilen cezanın temyiz yolu açık ama ölüm cezasının değil.
Ordunun devirdiği Mursi, Mısır’ın ilk demokratik yollardan seçilen cumhurbaşkanıydı. Mursi, bir yıllık kimi ihtilaflara yol açan yönetimi ardından Temmuz 2013’te devrilmişti.
2012’de cumhurbaşkanı iken göstericilere şiddet uygulama suçu üzerinden yargılandığı ayrı bir davanın sonucunda 20 yıla çarptırılmıştı.
Ölüm cezasına çarptırılan 16 destekçisinden sadece üçü tutuklu, bunlardan biri de Müslüman Kardeşler’in finansörü Hayrat Şatir.
Mahkeme, Mursi’nin yanı sıra Müslüman Kardeşler’in ruhani rehberi Muhammed Bedii ve 15 kişiyi de ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Aralarında cumhurbaşkanının emir subayının da bulunduğu üç destekçi ise yedi yıl hapis cezası aldı.
35 kişinin hepsi de “devleti yıkıp kaosu yaymak amacıyla ülkede terör saldırıları gerçekleştirmek için”, 2005’ten 2013 Ağustos’una dek uluslararası Müslüman Kardeşler örgütü ve Hamas adına casusluk yapmakla suçlandı.
Mursi’nin devrilmesinden beri devlet İhvan yandaşlarını ağır bir biçimde ezdi. İnsan Hakları İzleme Komitesi’ne göre, en az 1.400 kişi öldürüldü, 40.000’den fazla kişi tutuklandı.
Birleşmiş Milletler’in “yakın tarihte beklenmedik bir durum” olarak değerlendirdiği, hızla sonuca bağlanan kitlesel yargılamalar sonucu yüzlerce kişiye ölüm cezası verildi.
Devletin baskı politikası Mübarek’e karşı 2011 isyanına öncülük etmiş seküler ve solcu eylemcileri de kapsayacak şekilde genişletildi. Polisin izin verdikleri dışında tüm gösterileri yasaklayan bir kanuna istinaden onlarca kişi hapse atıldı.
MEE

26 Mayıs 2015 Salı

Mursi’ye İdam Cezası

Tarihin Geri Dönüşü
“Sadece muhalefete karşı uygulanan baskı politikasının yoğunlaştığından söz edilebilir, yargı erki bu baskı politikasında ön plandaki güçtür.”
[Şadi Hamid, Brookings Ortadoğu Siyaseti Merkezi, YNet, 23 Mayıs 2015]
İdam cezası, sadece Arap Baharı için verilmiş sade bir ölüm ilânı değil ayrıca onun için kesilmiş daha kapsamlı bir ölüm cezasının ifadesidir. Burada esasa ilişkin bir mesaj verilmektedir: Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki otoriter rejimlere karşı o coşkulu gösterilerin sonrasında oy kullanan herkes, korkunç bir saldırıyla karşılaşacaktır. Tüm muhalifler, köktenci artıklar ve gasıplar ya da liberal uşaklar olarak saldırıya uğrayacak, öte yandan eski muhafız desteklenip alkışlanacaktır.
16 Mayıs’ta Mursi ve 105 destekçisi, devrik lider Hüsnü Mübarek rejiminde meydana gelen kitlesel firar eyleminde rol oynadıkları sebebiyle, idam cezasına çarptırıldı. Baharda açan her tomurcuğu vuracak bir don yaşanacağına dair bir işaretti bu.
Bu sonuçtan memnun olmayanlar, Mursi’yi yargıçlara hakaret ettiği gerekçesiyle yeniden sanık sandalyesine oturttular. İntikam almak için yanıp tutuşan devlet yetkilileri Mısır’da çok şey yaptığından, Mursi suçlanma konusunda yalnız değil. Alâ Abdulfettah, her tür tanım veya renk belirlenimi üzerinden kendisini köktenci olarak adlandırmaya hevesli bir isim. Bir de insan hakları avukatı Emir Selim var. Bu isimlere bir de siyaset bilimci Amr Hamzavî’yi eklemek gerek.
Aralarında belli belirsiz de olsa ortak bir bağ var. Bunlar Mübarek rejimine muhalif isimler, tüm suçlamalar bununla ilgili. Ama meselenin kökleri daha da derine uzanıyor. Sisi, tarihe geçip kendisini temize çıkartmak istiyor. Düşman hiçbir anlatıya göz yumulmuyor.
Mursi’ye verilen ölüm cezasında belirgin bir ikiyüzlülük var. ABD hemen alarm verdi ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, alınan kararın “Mısır’ın uluslararası hukuka dair yükümlülükleri”ne uygun düşmediğini söyledi. “Eski cumhurbaşkanı Mursi dâhil 100’den fazla destekçisine kitlesel idam cezası verilmiş olması bizi derin bir endişeye sürüklüyor.”
Ancak Mursi’nin seçimle iktidara gelişi Washington tarafından hiç bu şekilde yorumlanmamıştı. Haziran 2012’de Mursi iktidara geldiğinde Obama yönetimi 1,3 milyar dolarlık yıllık askerî yardımı dondurarak Mursi’nin iktidara gelişini hiç onaylamadığını ifade etmiş oldu. Mısır halkı görüşünü ortaya koymuş olabilirdi ama bu görüş kötü yönlendirilmiş bir görüştü. General Mübarek belli ölçüde bir canavardı ama gene de iş yapılabilecek birisiydi. Bu köktenci cinin tekrar şişeye sokulması, Müslüman Kardeşler’in çanına ot tıkanması şarttı.
Hukukî görgü kuralları denilen o büyük maske, verilen mahkeme kararına tatbik edildi. Yargıçlar, tam da devletin istediğini söylediler ve yaptılar. Bu noktada Mısır’daki insan hakları savunucuları ikiye bölündü. Tartışmada insan denilen unsur gerilere düştü, onun yerini hukukun nasıl tatbik edileceğine dair taktiksel ve stratejik değerlendirmeler aldı.
Ulusal İnsan Hakları Konseyi başkanı Abdulgaffar Şükür’ün de bulunduğu kimi isimler, idam cezasının her şey soğuduğu vakit gerçekleştirileceğinden korkuyorlar ve Mursi’nin bugün öldürülmesinin mevcut iktidarı kasıp kavuracak ateşe odun atacağını, devrime açık bir davet niteliği taşıyacağını söylüyorlar. (Middle East Eye, 24 Mayıs). Tarihi kendi önünüzde diz çöktürmeniz mümkün değil. O er ya da geç sizi boğmak için geri döner.
Mahmud Kubbeyş gibi başka isimlerse bu tespite şiddetle karşı çıkıyorlar. “Bu türden ifadeler”e yer olmadığını söylüyorlar. Buna göre, “bizim hukuk dairesi içerisinde çalışma yürütmemiz gerek. Yargının işlemesine mani olan bir şey yok.” Hukuka yüklenen bu hayalî itibara totem misali teslim olmak, hiç de olağan bir durum değil.
İdam cezasının ilânı birkaç ülkede gösteriler yapılmasına neden oldu. İslamî Hareket’in kuzey kolunun binlerce Arap takipçisi Kafr Sana Köyü’nde Cumartesi günü gösteri düzenledi. Şeyh Raid Salah, Mısır cumhurbaşkanını “Gazze Şeridi’ne karşı kuşatmayı güçlendirme noktasında, İsrail ve Amerikan işgal güçleri gibi hareket etmek”le suçladı. (Jerusalem Post, 23 Mayıs).
Muhtelif STK’lar Türkiye’de gösteriler düzenlediler. Türk Hizbullah’ının uzantısı kabul edilen İslamcı Hüda-Par üyeleri ve diğer gösterilerin sonunda yirmi kişi gözaltına alındı (AFP, 23 Mayıs). On birinin Kürdlerin çoğunluğu teşkil ettiği güneydoğu şehri Diyarbakır’daki çatışmalarda yaralandığı ifade edildi. Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bile “Mısır’ın gerisin geri antik Mısır’a dönüştüğünü” söyledi.
Paris’te Place de la Republique’te yapılan gösteride kitle “Adalet İstiyoruz” ve “Sessizlik Öldürür” gibi sloganlar attı. Sudan’ın başkenti Hartum’da yapılan gösteride de benzer duygular hâkimdi.
Tüm bunların Mursi’ye faydası yok. O hâlâ Baş Müftü’nün elinde olan idam cezasının onaylanmasını bekliyor. Her ne kadar ufak bir ihtimal olsa da hâlâ temyiz imkânı mevcut.
İdam cezası, kanlı egemenliğin bir ifadesi olarak her şeyden daha caydırıcı bir silâh. Bu cezayı alanlar, iktidarda olsalar cezanın kullanılmasını isteyecek destekçilerinden uzaklaşacak. Her ilmiğin ucunda “önemli olan tek şey, intikam duygusunun hâkim olduğu orman kanunudur” yazan bir kâğıt asılı.
Binoy Kampmark