10 Eylül 2016 Cumartesi

Çöl Çiçekleri

Küçük çocuktan al haberi!
Eylül'ün son sıcağında dalgın dalgın yürürken baba ve yanında 4-5 yaşlarındaki kız çocuğunun yüz ifadesinden çok ciddi bir şeyi anlatıyor olması dikkatimi çekmişti. Aramızdaki mesafe azalınca, küçük kız aynı yüz ifadesiyle, “ama baba insanların kazanması değil, Türkiye'nin kazanması gerekiyor” lafını duyunca durdum ve dikkatle izlemeye başladım, karşı kaldırımda benden habersiz bir iki kez aynı ciddiyetle, “insanlar değil, Türkiye'nin kazanması gerek” demeye devam ediyordu.
Aklıma takıldı, bu yaşta bir kız bu kadar ciddiyetle babasına ne anlatıyordu? Hangi nedenden dolayı böylesine ciddi ve kararlı el kol hareketleriyle neyi sorguluyordu? Konunun ne olduğu mutlaka önemliydi. Olduğum yerde dakikalarca çakılıp kaldım, sözleri âdeta kulağımda çınlıyordu: “ama baba insanların kazanması değil, Türkiye'nin kazanması gerekiyor!”
Evet, ülkemizin geleceği pırıl pırıl küçük bir kızımız bizlere söylediği ve/ya söylemeye çalıştığı bir şeyler vardı. İçimden bu sese kulak vermek gerektiğini düşünmeye başladım.
Bölgede karamsar ve gelecek kaygısı yaşanıyor. Hem ülkemiz hem de coğrafyamız ateş çemberinde yanarken nasıl bir adım atılmalı? Ve bu ateş çemberinden yanmadan yıkılmadan geçebilecek miydi?
Bu ülkenin kurucu ata-dedeleri doğruları ve yanlışlarıyla torunları için bir şeyler yapmaya çalıştılar. “Torunlar ülkeyi ne kadar düşünmüşler?” sorusunun anlamı ve önemi kalmamıştır. Sonuçları itibariyle günümüze gelen bir yığın sorun ağırlaşarak önümüzde duruyor!
Toplumda derin yaralar açan katmerli sorunları aşmak için ne yapmalı? Yaşam küçük kızımızın anlatmaya çalıştığı gibi bireysel değil, kazanmanın topluca, kolektif olmasıydı. Kolektif olması, aynı zamanda bireysel kurtuluşun da, kazanmanın da kaçınılmaz diyalektik birliğidir.
Kazanmanın ve problemleri çözmenin bölge ve ülke boyutlu olması tam da yeni toplumun ortaklaşa felsefesini anlatıyor. Öyle sözde değil, gerçek manada acıda, neşede, iyi günde kötü günde, tasada, kıvançta, özgürce, korkmadan, ürkmeden, sinmeden, farklılıkları yaşatarak zenginleşen, gelecek kaygısı yaşamadan güle oynaya yarınlarımızı kurmak için anamızın ak sütü gibi helal emek ve alın teri dökmektir.
Bu küçük kızımızın yaşıyla yaşıt bölgemizde, okyanusta küçük adalar ortaya çıktı. Bunların adı Rojava, Kobani, Afrin, Derik'ti. Adlarının Kürtçe olması sakın aldatmasın, bu adacıklar demokratik özerk bölge halklarının hepsini bağrında barındıran, içinde Kürtler, Araplar, Süryaniler, Asuri, Arami, Türkmenler ve Çerkeslerin özgürce kendisini ifade ettikleri yerel iktidar alanlarıdır. Bu adacıklar herhangi bir kavmin-ulusun ve de inancın dar yapısıyla sınırlı değil, halkların, inançların özgürce ve kendi iradesiyle bir araya geldiği bir alandır.
“Bu adacıklar bizi ilgilendirmiyor” demek, kendi geleceğimizi yok saymak ve görmemekle eşanlamlıdır. Ortadoğu ateş çemberinde düşeni içine alan bataklıkta taze bir fidan, vahada açmış bir çöl çiçeğini gözümüz gibi korumalıyız.
Bu fırsatçı, bencil, yarışmacı, kalkınmacı, doğayı ve çevreyi yıkıp talan eden acımasız sistemin bağrında gelecek toplumunun nüveleri payandaları olan, Rojava, Kobani, Afrin, Derik… Bölgemizde açan bu nadide çöl çiçekleri koparılmadan, ülkemizin ve bölgemizin kazanması gerek. Bu kazanç, küçük kızımızın da söylediği gibi, hepimizin kazancıdır.
Tevfik Özkorkmaz
10.09.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder