16 Haziran 2015 Salı

Meslekî Temsil ve Anadolu-Sol

Anadoluculuk düşüncesinin Memduh Şevket Esendal tarafından savunulan versiyonunda “Meslekî Temsil” yaklaşımı vardır. M. Ş. Esendal’ın 1953 yılında yaptığı bir söyleşide şöyle söylediği görülüyor: “Ben, mesela, bir Türk sanatkârının çıkmasını, ama cemaatin önünde gidecek bir sanatkârın çıkmasını, memlekette ‘ufkî medeniyet’in, benim tabirimle ‘Toprak medeniyet’inin, cemaat tarafından benimsenmesi için çalışmasını, yazmasını, eser vermesini isterdim! ‘Amudî medeniyet’ yoktur beyefendi, ayakta duramaz, yaşayamaz… Bugün gördüğünüz şeyler var ya, şu atomlar falan, yeni silahlar, icatlar ve siyasi krizler, buhranlar, bunların hepsi bir medeniyetin, ‘Amudî medeniyet’in çökmekte olduğuna delilidir. Ben er geç, ‘Ufkî medeniyet’in, yani ‘toprak medeniyet’inin galebe çalacağına inanıyorum. İnsanların huzurunu, milletlerin istikrarlı bir hayata kavuşmasını, ‘toprak medeniyet’inde görüyorum. Bu işi hükümetler yapamaz. Vekillerin işi değildir, bu... Bu sanatkârın işidir. Bu fikri, çok taraflı işleyip geliştirerek, olgunlaştırarak cemaatin önüne düşecek, ‘toprak medeniyeti’ fikrine cemaati ısındıracak, bu fikri benimsetecek adam, sanatkârdır. Bir karış boş toprak parçası kalmamış, köyleri köylerine yollarla bağlanmış, ‘ufkî medeniyet’in, ‘toprak medeniyet’inin nimetleriyle, istikrarlı, huzur içinde yaşayan bir Türkiye… Bugün için hayal gibi görünen bu fikrin hakikat olabilmesi için, işte böyle sanatkârların çıkmasını dilerim” (ARISOY, 1992: 18- 19).
Metin Çınar’ın aktardığına göre Ahmet Hamdi Başar, Esendal’ın meslekî temsilciliğini şöyle anlatır: “Halkın halk tarafından idare olunmasını, halk ve meslek teşekkülleri meydana getirmesini, bunlara dayanmış bir idare kurulmasını isterdi. Bu hususta İttihat ve Terakki zamanında olduğu gibi, şimdi de fikirlerini söyler, müdafaa ederdi” (Çınar, 2013: 226). Çınar’ın Esendal’ı değerlendirişinden bazı ifadeleri de aktarmak istiyoruz: “Anti-kapitalist görüşleri ve korporatizmi, Esendal’ın bazı çevrelerde ‘sosyalist’ olarak algılanmasına yol açmıştır. [Ağaoğlu’na göre] Esendal, ‘Meslek’ mecmuasını çıkararak yarı sosyalist fikirleri aşılamakla da itham edilmiştir (…) Abidin Nesimi ise Esendal’ın kendisine CHP genel sekreter yardımcılığı önererek partiyi ‘ko-operasyoncu-sosyalist (meslekî birliklere dayanan) bir partiye dönüştürerek partiyi, çok partili hayata intibak ettirici doğrultulara geçebilirim’ dediğini öne sürmektedir (…) Anti-kapitalist söylemi ve bölüşüm ilişkilerinde alt tabakalarda yer alan insanların sıkıntılarını sorunlaştırması onun toplumcu yönüne işaret etmekle birlikte, üretim ilişkilerinden kopuk idealleri Esendal’ı ütopik bir konuma iter” (Çınar, 2013: 226-227). Çınar, Esendal’dan şu sözleri de aktarır: “Bugünün garp medeniyeti ki ağır sanayi ve onun doğurduğu kalabalık şehirler ve o şehirlerde yaşanan fikir hayatı ve onun hastalıklarıdır, rekabetten başka dümeni olmayan bir mücadele ekonomisinden doğmuştur. Bu rekabet, sanayii ölçüsüz ve hesapsız büyütmüş, alıcı az ve yoksul kalmış, böylece mücadele sistemi iflas etmiştir. Bunun çaresi sanayii küçültüp alıcı ile muvazeneye getirmektir. İş bir muvazeneye göre yapılır, herkes ne yapacağını bilir, ne kadar yapacağını, nereye yapacağını bilirse, herkes rahatlayacak, yiyecek ekmek bulacak ve kargaşalık ortadan kalkmış olacaktır” (Çınar, 2013: 227). Metin Çınar’ın bir başka yorumu da şudur: “Amudî- Medeniyet – Toprak Medeniyeti” karşıtlığına dayandırdığı toplumsal ve ekonomik düzen tahayyülü, modern sanayi ve teknolojinin hükmünü yadsıyarak geçmişin lonca ve ahilik kurumlarını yeniden ihdas etme arzusunu güder. Bu anakronik yaklaşımın sosyalizmin modernizmiyle çeliştiği açıktır” (Çınar, 2013: 227).
Meslekçilik fikrinin diğer bir ismi “Halk Zümresi”dir. TBMM’sinde 1920 senesi Eylül ayında Halk Zümresi, siyasi programını, Anadolu’da Yeni Gün gazetesinde yayınlar.
Mehmet Özden, bu zümrenin programını şöyle yorumla verir: “Halkçılık Programında, halk egemenliği gibi Rousseau’cu bir ilkenin yanı sıra yeni olarak, Bolşevik devriminden mülhem bir antikapitalizme de rastlanır:
(1.madde) “Memlekette bilâ kayd u şart halkı hâkim kılmak üzere Halk Zümresi teşekkül etmiştir.
(3. madde) “Zümre, İslamiyetin kudsî esasâtına istinat ederek Asr-ı Saadet’teki samimiyet-i müşterekeyi iadeye ve Garp’tan gelen ifsâdât-ı ahlakîyeyi, tahakküm ve ihtirasâtı ta’kim ve imhaya çalışmakla yolunu Hak yolu, Allah yolu bilir.”
(4. madde) “Zümre’nin meslek-i esâsisi, halkın refah-ı umumîye mütesâviyen nâil ve hâdim olmak hakkını ihraz etmesine hizmet ve delâlettir. Zümre’nin nazarında, bedenî veya fikrî emeğinin mukabili olarak yaşayan rençber, amele, hırfet ve sanat erbabı, müderris, muallim, memur, hademe gibi faaliyet ve mesai anasırı beşeriyetin hakiki hâdimleridir.”
(Madde 6) “Zümre, kapitalistlerin mahsul-ı tasniatı ve emperyalistlerin vesile-yi müdahelât ve tahakkümü olan düyûn-ı hariciye ve imtiyazât-ı ecnebiyeyi, masum halk hesabına, en haksız bir külfet-i zalime addeder.” (Özden, 2006: 92).
Dikkat edilirse, Meslekçilerin “Halkçılık Programı” İslâmî bir Sol” düşünceye istinad etmekte ve Asr- Saadet’teki kardeşliği esas almaktadır. Gerçekte Ahî-Akı kavramı da “kardeşlik” demek olup “fütüvvet”, “feta”, “fityan” gibi kavramlarla da irtibatlıdır. “Fütüvvet-feta” yiğitlik demektir. Dolayısıyla “İslâmî ve endüstriyel olmayan bir sol” için tarihsel bir arkaplan, teorik bir zemin bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de endüstriyel ve modernist sosyalizm Türkiye halklarını önce kentlere sürerek çiftçilik ve hayvancılıktan kopararak proletaryalaştırma gibi bir tarih ezberinden hareket etmektedir. Endüstriyel Sol, Anadolu’yu modernleştirerek ve işçileştirerek biçimlemeye kalkışmaktadır. Anadolu’nun kadim kavram ve kurumlarına dayanmaya yönelik eğilimleri ise “anakronik” olarak yaftalamaktadır.
Batı, sömürgecilik zihniyetini Yunan kentlerinden beridir sürdürmekte ve Batı-dışı kalan Anadolu’nun (Anatolia=BütünDoğu=işrak) kaynaklarını çalarak Batı’ya çekmektedir. Endüstri toplumu, sömürgeciliğin neticesinde ortaya çıkmıştır. Batı, Batı-dışını da kendi kentlerinin benzeri kentlere ve sınıflara uğratarak Doğu’nun Batı’ya direnişinin beşerî kaynaklarını, müessesevî dayanaklarını kırmak istemektedir. Bu kırılma, aynı zamanda Doğu’nun Batı karşısında “pazarlaşması” ve Doğu halklarının Batılı metaların tüketicisine dönüşmesine zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle Türkiye Sol’unun Anadoluculuk, Meslekî Temsil gibi düşüncelerin İslâmî temellerine itiraz ettiği, din-Sol ilişkisinin Hz. Âdem’e varan bir tarih perspektifine dayanması karşısında ideolojik belirleyiciliğini kaybedeceği açıktır. Hz. Âdem’in Cennet’te “ilk bahçıvan” olarak yaşadığı reddedilemeyecektir. Fütüvvetnâmelerde de mesleklerin pirlerinin nebiler olduğu açıkça zikredilmiştir. Bu kapsamda Hz. Âdem (as) yeryüzüne düştüğünde “ilk mimar” olarak Kâbe’yi inşa etmiştir. Hz. Nuh (as) gemi yapımcısıdır. Davud (as) zırh imal etmiştir. Zülkarneyn ise çelikle dağlar örmüştür. Hz. Âdem’in oğulları kurban sunduklarına göre çiftçilik ve hayvancılık yapmışlardır. Lokman Hekim tıp ilmini bilen bir zat olarak zikredilmiştir. Kısaca mesleklerin piri Kur’an’ın işaret ettiği nebiler ve salihlerdir.
Biz Türkiye’de “Meslekî Temsil” sistemine geçilmelidir, fikrinin yeniden tartışılması gerekliliğine işaret etmekteyiz. Meclise girmesi gereken meslekleri de şöyle tasnif ediyoruz: 1) Çiftçi 2) Çoban 3) Muallim-öğretmen, 4) Hekim 5) Esnaf 6) İmalatçı 7) Tacir 8) Denizci 9) Asker 10) Memur 11) Hukukçu 12) İşçi.
Anadolu’da coğrafi durumuna ve tabii kaynaklarına göre ihtisaslaşmış en az 15 meslekî şehir kurulmalıdır. Bunlar üretimi organize eden şehirler olup Batı tipi kent değillerdir. Partiler, parti içi demokrasi ve meslekî temsil usulü ile yönetimlerini belirlemelidir. Ülkenin 15-25 yaş arası gençliğinin tamamını “eğitim” adı altında işlevsiz bırakan, üretim sahasından dışarı atan ve yetiştirdiği genç kitleye iş veremeyen eğitim sistemi terk edilmelidir. Geleneksel toplumda meslek sahipleri sınıf atlayamaz ve halka rağmen zengin olma iradesi ile geçim tutamazdı. Geleneksel toplumda çiftçi-ahi zümrelerin politik zümreye katılmak (kamusala girmek) iradesi koyması mümkün değildi. İslam iktisat düşüncesi pazarın esnafa, köylüye, zanaatkâra açılması fikrine ağırlık vermekteydi. Günümüz iktisadî fikri esnaflığı tasfiye ederek kapitalist sınıfların piyasa oluşturmasına, pazarın kapitalistler tarafından metaya boğulmasına ve esnaf/köylü/zanaatkâr/çobanların kent paryalarına dönüşmelerine yönelmiş durumdadır.
Modernleşmeci ve “endüstriyel Sol”, kapitalizmle iş tutan bir kompradordur.
-ARISOY M. Sunullah, Memduh Şevket Esendal’la Konuşma, Memduh Şevket Esendal-Hikâyeler-Mendil Altında, Bilgi Yayınları, 1992.
-Çınar Metin, Anadoluculuk ve Tek Parti CHP’de Sağ Kanat, İletişim Yayınları, 2013.
-Özden Mehmet, Türkiye’de Halkçılığın Evrimi Üzerine Bazı Düşünceler (1908-1938), Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 16, sayfa: 89-100, 2006.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder