25 Mayıs 2015 Pazartesi

İran'da Buzlar Çözülüyor mu?

Devrimden sonra 444 gün boyunca kuşatma altında kalmış toplu yerleşim alanı bugün bir müze. Nükleer anlaşması üzerinden Amerikalıların bu binaya dönmesi mümkün olacak mı?
Tahran’daki ABD büyükelçiliğinin ele geçirilişinin 34. yıldönümünde eski elçilik binasında duran İranlılar, Kasım 2013 (AFP)
“Amerikalılar bu binaya geri gelemeyecekler. Bu bina onların uyguladığı zulmün bir simgesi.” Bu cümleler orta Tahran’daki eski ABD büyükelçiliğini ziyaret edenlere rehberlik yapan Muhammed Rıza Şaki’ye ait.
Şaki, P5+1 devletleri ile İran arasında müzakere edilen nükleer anlaşmasını takip etmesi beklenen diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilme ihtimali üzerine şunu söylüyor: “İşimi kaybetmek gibi bir endişem yok.”
Şaki 4 Kasım 1979’da radikal öğrenciler tarafından ele geçirildikten sonra ABD’li diplomatların 444 gün boyunca alıkonduğu bu iki katlı tuğladan yapılmış binanın Amerikalılarca yeniden kullanmak istenmeyeceğini söylerken belki de haklı.
Elçinin malikânesini de içeren oldukça büyük bir yerleşim alanı olmasına karşın bugün kolayca gözlenebilen uzak alanlarda elçilik binası kurma eğiliminde olan ABD’liler için gerekli güvenlik imkânlıklarından yoksun. Orta refüjünde ağaçların uzandığı caddede göstericilerin toplanması imkânı bulması hiç de olumlu bir durum değil.
Bina uzun zamandır Devrim Muhafızları’nın kontrolünde. ABD emperyalizmine saldıran bir sergi merkezine dönüştürülmüş. Taleqani Bulvarı’na bakan dış duvar devrimci sloganlarla surat yerine kafatası çizilmiş Özgürlük Heykeli gibi kimi grafitilerle kaplı.
Şaki’nin ifadesine göre, yabancıların neredeyse tamamı elçilik turu için para ödemiş insanlar. Bu turun ederi kişi başı 33 dolar. İranlılar daha az para ödüyor ama zaten çok az İranlı geliyor. Okul turu olmadıkça uğrayan pek kimse yok.
Bina içerisinde, koridor boyunca Ortadoğu ile Vietnam’daki savaşlarda çekilmiş, çocuk cesetlerini ve diğer zulümleri gösteren fotoğraflarla karşılaşıyorsunuz.
Böcekle dinlemeye karşı güvenli, cam duvarlı bir odada, son ABD büyükelçisi William Sullivan’ın balmumundan heykeli de var. Ayrıca Washington’a şifreli mesajlar gönderen ve İran hükümetinin telefonlarını dinlemek için kullanılan eski tipte cihazlar da mevcut.
Amerikalı diplomatlara ait ekipmanlar ve fotoğraflar Tahran’daki müzeye dönüştürülmüş eski ABD büyükelçiliğinde sergileniyor, 2 Kasım 2013 (AFP)
Elçiliğin içerisine muazzam büyüklükte yeni bir ilan panosu konmuş. Nükleer müzakerelerine ithaf edilmiş ve üzerinde Dinî Lider Ayetullah Ali Hameney’in resmi ve şu sözü var: “Amerika’ya güvenmiyoruz.” Amerikan bayrağındaki şeritlerin ve yıldızların oluşturduğu dairesel şeklin etrafında İsrail’in Davud Yıldızı’nı gösteren altı daire var.
Şaki Tahran’daki mevcut resmî aklı onaylıyor ve anlaşmanın imza edilebileceğini söylüyor ama öte yandan da panoda yazan cümleyi de tekrarlıyor: “Batı’ya güvenmiyoruz. Tarih bize Amerika ile Britanya’nın bize üstün olmak istediğini öğretiyor. Onlar dünyanın değiştiğini anlamak istemiyorlar. İnsanlar uyandı artık.”
Psikoloji bölümü son sınıf öğrencisi genç bir kadın olan Elham kitap fuarından gelip eski ABD büyükelçiliğine uğramış. Başörtüsü biraz sağa kaymış, siyah bir güneşliği var. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin 2013’te seçimi kazanmasından veri ahlak polisinin daha az faal olduğu görülüyor.
Elham şunu söylüyor: “Amerikalıların yakın zamanda geleceklerini sanmam. Umarım barışçıl ve dostane amaçlarla gelirler, Irak ve Afganistan’a geldikleri gibi gelmesinler. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de ifade ettiği üzere, bir kazan-kazan durumunun oluşmasını istiyoruz.”
“Yaptırımlar gerçekten fazla can sıkıcı. Her şeyi etkiliyor. Tüketim mamullerinin fiyatları uçtu, orta düzeyde seyreden gelirlerimiz bu enflasyonu karşılamıyor, ilâç bile alamıyoruz. Ekonominin daha iyi olması gerek.”
Nisan’da Lozan’da nükleer anlaşması için ön hazırlık çerçeve metninin imzalandığı gün orta sınıf kesimin yaşadığı kuzey Tahran’da kalabalıklar sokaklara dökülüp otomobillerinin kornalarını çalarak sevinç gösterileri yaptılar. O akşamki coşkunluk sona ermiş. Devlet yetkilileri yaptırımların kaldırıldığı noktada olası değişikliklere yönelik beklentileri yatıştırmayı bildiler.
İranlılar için en son cazip şey ise Tahran’daki ana otobanlardan birini kesen ve ayrı olan iki parkı birleştiren yeni yaya köprüsü. Köprünün her iki ucunda restoranlar ve kafeler var. Hafta sonları bebek arabalarını sıcak bahar güneşi altında gezdiren aileler ve Elbruz dağ sırasını kaplamış karı kendisine fon yapıp selfi çeken çiftlerle dolu.
26 yaşındaki, eski bir mimar olan, eşiyle birlikte manzaranın keyfini çıkartan Ali Rıza, “yaptırımlar kalkarsa büyük bir değişim yaşanır.” diyor: “Yaptırımların kalkması istihdamı, turizmi geliştirecek, diğer ülkelerle ilişkileri iyileştirecektir. Malların fiyatları düşecek, riyalin değeri gene normalleşecektir. İran’da çok sayıda kalifiye insan mevcuttur. Bize sadece yatırım ve sanayi gerekmektedir.”
Anlaşmanın imzalanacağı konusunda herkesin emin olduğu söylenemez. Birçok Tahranlı gibi gayrıresmi taksi şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan genç bir bilgisayar mühendisi olan Hüseyin anlaşmanın imzalanması hususuna şüpheyle yaklaşıyor. “Büyük güçler İran’dan çok şey almak istiyor, İran da bu noktada direnmek zorunda kalacaktır.” Bu noktada Hüseyin, 940 yılında gözden kaybolan ve Şiilerin gelecekte, bir noktada geri döneceğine inandıkları On İkinci İmam’ı anıyor ve “Hayat giderek daha da güçleşecektir ama Irak savaşında olduğu gibi Mehdi bizi gene koruyacaktır.” diyor.
İranlı bir adam ABD karşıtı grafitinin yanında yürüyor. 2 Kasım 2013 (AFP).
Jonathan Steele

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder