26 Mayıs 2015 Salı

Serdengeçtiler Kıyamı

Patrona Halil Ağa önderliğindeki Serdengeçtiler Kıyamı, ideolojik anlamda “İslâmî” bir kıyam değildir. O tarihte böyle bir şeyin olması da beklenemez. Ancak, konunun ilk kaynaklarına ve otoritelere dayanarak verdiğimiz bilgiler göz önünde tutulursa, bu kıyamın klasik “sol” ve “sağ” söylemlerle yazılan tarihlerdeki gibi “çapulcu ayaklanması” olmadığı da bir gerçek. Patrona Halil Ağa ve diğer kıyam kadrosu için, “bî-din ü bî-îman”, “tellak-ı nâ pâk”, “sergerde”, “baldırı çıplak”, “mürteci”, “gerici”, “karafikirli” vs. gibi Türk lügatinde kullanılan tüm hakaret ifadelerini cömertçe kullananlar tarihi bir bilim alanı değil, duygusal bir alan olarak görseler gerektir.
Bu kıyam, o çağın kendine özgü sosyal ve siyasal şartları içerisinde adil ve mutedil bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. Eğer böyle yapacak olursak, kıyam hakkında söylenmesi gerekenleri maddeler hâlinde şöyle özetleyebiliriz:
1. Kıyam, Osmanlı’da sık görülen ‘yeniçeri, celali’ vs. gibi sıradan, başıbozuk, amaçsız ya da salt şahsi ve zümrevi çıkarlara ayarlı bir başkaldırı değildir. Onlardan tamamen farklı özelliklere sahiptir. Hareketin lider kadrosuna, bu kadronun eylemlerine, düşüncelerine ve ideallerine bakıldığında bu gerçek açık bir biçimde görülür.
2. Kıyam, Batıcıların ilk adım saydıkları ‘Lale Devri’ ve bu devrin arkasındaki yabancılaşma eğilimine karşı Müslüman halkın rahatsızlığının bir ifadesidir. Bu kıyam aynı zamanda, Batıcılığın daha ilk günden itibaren halkla, halkın değerleriyle ters düştüğünün ve halka karşı, halka rağmen yerleştirilmeye çalışıldığının bir göstergesidir.
3. Bu kıyam, Osmanlı sarayının ve onu destekleyen bürokrat ve aydınların ideolojik tercihlerine karşı, halk-ulema-asker üçlüsünün koordineli bir tepkisidir ve aynı zamanda yerli güçleri temsil eden ‘ulema’ sınıfının, yerlileştirilmiş yabancıları temsil eden ‘devşirme/kul’ bürokrasisine başkaldırısıdır.
4. Bu kıyam dinamikleri, yönelişleri ve hedefleri açısından şer’î, yani meşrudur. Kıyama karşı çıkanlar ülkenin maddi ve manevi değerlerini talan eden ‘mutlu azınlık’, kıyama katılanlar maddi ve manevi değerlere sahip çıkan ezilmiş ve bastırılmış kitledir. Osmanlı’da kitlelerin sahip olduğu tüm manevi değerlerin tek dinamiği ise dindir. Bu din İslâm’dan başkası olmadığı için, bu kıyam, temelde İslâmî kaygılardan yola çıkan kitlenin mensup oldukları dine dayalı manevi değerlerini, o değerleri aşağılayan bir avuç azınlığa karşı korumayı amaçladıkları bir harekettir.
Mustafa İslâmoğlu
-İslâmî Hareketler ve Kıyamlar Tarihi, Düşün Yay., Şubat 2007, s. 147.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder