27 Mayıs 2015 Çarşamba

Takunya ve İtalyan Ayakkabısı

O nasıl bir miyavlamaydı öyle? Hürriyet’in Erdoğan’a yazdığı şu mektuptan söz ediyorum; biraz ağlamaklı sitem, biraz arabesk, ses tellerini incitmiş aslan kıvamında ciyaklamalar... Demek böyle oluyormuş bu işler; demek her dönemin gözdeleri ve terk edilmiş sevgilileri varmış; bir zaman kese dolduranlar başka bir zamanda bütün ciğerleri mundar görürmüş...
Keneleri birbirinden ayırma ilmini bize kim öğretti hatırlıyor musunuz? İyi patronlar-kötü patronlar, takunyalılar-çağdaşlar gibi abuklukları kimden öğrendik? Tabii ki Uğur Dündar’dan! Elde mikrofon sucuk imalathanelerini basıp “halk sağlığını hiçe sayan ahlaksızları” teşhir ederek büyük gıda tekellerinin kapısına bile uğramayan o değil miydi? Bankerleri lanetleyip kaz sürülerini banka kapılarına doğru kışkışlayan çoban kimdi? Yine o!
O öğretti bize: Bir yanda ahlaksız, vergi kaçıran, vatandaşı kazıklayan patronlar vardı, diğer yanda da festival sponsorluğu yapan temiz aile çocukları... Takunya ile İtalyan ayakkabısı arasındaki çok mühim farkları da ondan öğrendik. Tarihler AKP’yi gösterdiğinde ise sıra Orta Anadolu’yu haraca bağlayanlar ve inşaat hırsızları ile Marmara’nın kravatlı beyefendileri arasındaki “derin” farkları öğrenmeye geldi.
Bursa’yı izliyor musunuz bugünlerde? İşçilerin anlattıklarını okuyor musunuz? 1980 sonrasında köpeksiz köyde Türk Metal kâbusu gelip Bursa’nın üstüne çökmüş çökmesine ama pratikte nasıl olmuş bu? Türk burjuvazisinin o güzel, o sanatsever patronları neredeyse otuz yıl süren bu cehennemi nasıl yaratmışlar?
“Gangster sendikacılık” diye bir tür sendikacılık vardır; Amerikan mafya filmlerinin neredeyse yarısının konusudur. İşleyişi çok basit: “İnsan kaynakları” yönetimini tümüyle sendikaya devrediyorsunuz; işçi alma-işçi atma işlerini tamamen onlar yürütüyor; bir sorun çıktığında da onlar “kendi yöntemleriyle”(!) “yanlış yapanı” cezalandırıyorlar; siz sadece kasanızı dolduruyorsunuz. Temiz iş! Tam İtalyanlara göre!
Peki, Bursa’da nasıl işe giriliyor? Türk Metal şubesinde form doldurarak!
İşe girmenin referansı nereden alınıyor? MHP ve Ülkü Ocakları’ndan!
Yemekhanede durumdan şikâyet edenlerin işten atılma listesini patrona kim veriyor? Türk Metal yöneticileri!
Fazla tatava edenleri kim dövüyor? Türk Metal yöneticileri!
Bu neredeyse 30 yıldır böyle.
Ne keyifli değil mi? Gam yok kasavet yok. Çarklar dönüyor, otomobiller üretiliyor, paralar kazanılıyor; ara sıra mızıltı olduğunda alavere dalavere derken intizam sağlanıyor. Öyle eskiden olduğu gibi binlerce işçinin “dur bakalım” dediği durumlar yok. “Çağdaş” ve “ilerici” bir düzen! Siz de bu arada, Beyoğlu’nda festival düzenleyip Haliç’te müze açıyorsunuz. Ne keyifli! Hak-İş çetesiyle Orta Anadolu’yu ucuz işçi cennetine çevirenler ve yandaşlıktan malı götüren inşaat kasapları “kötü” olurken, otomotiv fabrikalarını hapishaneye çeviren sizler “iyi” oluyorsunuz! Onlar “göbeğini kaşıyan” gericiler; siz konserden konsere koşturup duran “çağdaş” işadamlarısınız. Hem HES inşaatı, hem filarmoni orkestrası; hem banka dalavereleri, hem de Nazım’ın eserlerini de gasp eden yayınevleri...
Ne güzel!
Sonra, birileri iktidara gelip kendi çetesini büyütmek için paranın yönünü hem kendi ayakkabı kutularına, hem de kankalarının kasalarına doğru çevirdiğinde, “mağdur” oluyor, miyavlıyorsunuz: Ama haksızlık buuuu!
Elinizdeki kanı gizleyip ayaklarınızı gösteriyorsunuz bize: Bakın, bizim ayaklarımızda takunya yok! Sanki sizin ayakkabılarınızı Bangladeş’te, Filipinler’de biz yapmıyormuşuz gibi... Günde beş vakit tıraş olup parlattığınız yüzünüzü gösteriyorsunuz bize: Ama bakın bizim sakalımız yok! Sanki bizim hiç tüyü bitmemiş çocuklarımız sizin kasalarınız dolsun diye asılmamış gibi... Yetmiyor, korkudan başkan dayandıramadığınız o elitler derneğinizden “ifade özgürlüğü” üzerine açıklamalar yapıyorsunuz; sanki bizimle zindanlarda aynı koğuşta yatmış gibi...
***
Sonra bir gün... Allah’ın sopası yok işçinin var!
Her patron bir gün grevi tadacaktır.
Daha bunlar iyi günleriniz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder