19 Mayıs 2015 Salı

Ak Partili Olmaktan Daha Önemlisin

Ak Parti’nin bugün dönüştüğü yapının sembolü 1150 odalı saray olabilir, tüm ülkeyi kapitalizmin çöplüğüne çevirmiş rant yapılaşması olabilir, havuzlu konutlarında ayetlerle makara geçen ithal bakan, her devrin tetikçisi becerikli hainler veya kamu imkânlarından normalde hayalini kuramayacakları imtiyazlar elde ettiğinden her gün daha fanatikleşen nargile kafalı, orta zekalı troller de olabilir. Ben size daha çarpıcı tipik bir örneği hatırlatmak istiyorum. Adı: Yusuf Yerkel.
13 Mayıs 2014’te 301 madencinin şehit olduğu katliamın ardından o sırada Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Soma’ya gittiğinde, yaşadıkları facianın öfkesiyle protesto eylemi yapan maden işçilerinden Erdal Kocabıyık, başbakan konvoyunun yakınına kadar gidip bir araca tekme atmıştı. Bir maden işçisi olan Erdal Kocabıyık, Soma işletmelerinin bir başka madeninde çalışıyordu, ölen madenciler arasında yakınları vardı. Özel Harekatçı Polisler Erdal’i derhal derdest etmiş yere yatırmışlardı. Aniden yere yatırılmış, etkisiz hale getirilmiş, kendini savunacak hiçbir durumu kalmamış bu maden işçisinin tepesine koşarak gelen bir figür dikilmiş ve yerdeki işçiyi hırsla, kinle tekmelemeye başlamıştı. O tekmenin fotoğrafı tüm ülkede ve dünyada ağızları açık bırakmıştı. İşte o tekmeci, Başbakan Danışmanı Yusuf Yerkel’di.
Yusuf Yerkel, özür bile dilemediği davranışından ötürü hiçbir ceza almadı. O günden beri hakkında herhangi bir adli veya idari işlem yapılmayan Yusuf Yerkel hâlâ Başbakanlık Müşaviri olarak işine, maaşına, imtiyazlarının keyfini sürmeye devam ediyor. Öte yandan tekmelenen maden işçisi Erdal Kocabıyık evine gittiğinde evi basıldı, gözaltına alındı, şüpheli olarak sorgulandı, savcıya “10 yıllık madenciyim” diye isyan etmeye başlayınca serbest kalabildi. Ak-Troll olarak bilinen Esat Ç. adlı bir Twitter kullanıcısı, “Soma’lı olmayan TGB üyesi bir provokatör Başbakan danışmanını darp edip şahsına ve Başbakan’a küfür edecek ama karşısındaki susacak öyle mi?” yaygaraları yapmıştı hakkında.
Erdal Kocabıyık’a bir yıldır hiçbir madende iş verilmedi. Medyadan uzak duran ve ailesinin geçim derdiyle her gün iki büklüm hamallık yaparak geçinmeye çalışan Erdal’ın eşi Derya Kocabıyık nihayet birkaç gazeteciyle konuştu. “Eşimi hiçbir madende işe almıyorlar. Bütün şirketler kapılarını kocamın yüzüne kapattı. Şimdi hamallık yapıyor” dedikten sonra, eşinin tekme salladığı arabada hasar oluştuğu gerekçesiyle 548 lira para cezası aldıklarını duyurdu. Gerçekten, 548 TL para cezasına çarptırılmışlar!
Hiçbiri, Hz. Ömer’den Daha İyi İnsanlar Değil
Ülkede ekonomiyi, hukuku, eğitimi, ulaşımı, sağlığı, çevreyi, yargıyı, güvenliği, iletişimi, haberi, medyayı, suyu, havayı her şeyi kontrol etme veya etkileme kudretinde bir piramit düşünün. Ve piramidin tüm odalarında, karar veya yetki sahibi hemen hemen herkesin, her müdürün, yöneticinin, başkanın, koordinatörün, müşavirin, liderin, kaymakamın, valinin, bakanın… kontrol ettikleri yerde kendilerinden daha zeki, daha bilgili, daha ehil veya daha ahlaklı gibi görünen hiç kimseye geçit vermediklerini düşünün. Hiç kimsenin kendisine kayıtsız şartsız itaat etmeyecek kimseyi atamadığını, hiç kimsenin kendisine çıkar sağlayamayacak veya kontrol edemeyeceği hiç kimseye referans olmadığını düşünün.
En alttan en tepeye, bir yukarıdaki pozisyonu elde edenin civarına asla kendisine itiraz edecek, kendisinden daha zeki, daha yetenekli, daha ahlaklı hiç kimseye geçit vermediklerini düşünün. Herkesin birbirine numara yaptığını, herkesin birbirine “binek mi olur, inek mi olur; binekse bineyim, inekse sağayım” gibi baktığı bir ilişkiler süreci düşünün. Örgütlenmiş bir ikiyüzlülük piramidi düşünün.
Bunu düşünmeyi başardığınızda, 13 yıllık iktidar tecrübesinin sonunda Ak Parti’nin geldiği yeri, dönüşümünü, ödüllendirme kültürünü, geliştirdiği başarılı insan tipini, tüm kurumlarında baskın hale gelmiş karakteri düşünmüş olacaksınız… Çünkü iş tutma tarz ve kültürünü bir öncekilerden miras aldılar; dahası, o mirası bir de dindarlık kimliğiyle yeşile boyadılar.
Prensiplerden, ahlaktan, adaletli olmak teyakkuzu veya takvadan hareket ederek oluşturmaya çalıştıkları bir iş kültürü değil bu. Kolay olanı, dostları çabucak alışverişte gösteren yolları tercih ettiler. Küçük kazanımları dev, büyük yanlışları cüce görmeyi seçtiler. Bir dönüşüm süreci bu.
Hâlâ zeki, yetenekli, kültürlü, ahlaklı hatta ehliyet sahibi insanlar var orada. Sayıları her gün azalan insanlar onlar. Kendilerini, prensiplerini, ölçülerini alçaltmadan, inandıklarını tekzib etmeden emanet aldıkları işlere devam etmelerine izin verilmeyen insanlar onlar. Bir şekilde dillerini ısıran, dişlerini sıkan, “ya sabır” çekerek “başka alternatifimiz olsa keşke” diye dua ederek her gün çabalayan insanlar onlar. Ve onların bin bir meşakkatle ikna edip üretebildiği birkaç şeyin, çevrelerindeki yamyam sürüsünün kapış kapış ederek kısa zamanda tükettiği, yozlaştırdığı, hak etmedikleri maaşlarını ve imtiyazlarını meşrulaştırmak için o dürüst insanların emeklerini talan ettiği bir yapı bu. Koridorları her gün biraz daha kesif bir yalan, haset, hırs ve riyakârlık atmosferiyle kaplı bir yapı. Doğru bir iş yapmaya kalktıklarında bile ellerine yüzlerine bulaştırıyor, işi anlatırken pot üstüne pot kırıyor, kırdıkları potları nasıl tamir edecekleri hakkında en ufak bir fikirleri olmadığından derhal hazırda duran klişe düşmanlardan veya sebeplerden birine sığınıp, arkasına hakkı ve halkı aldığından emin bir dava adamı pozuna giriyorlar. Daha az zeki olanları, düpedüz cazgırlığa sığınıyor.
Bu yapı artık yalanlarına kılıf olabilecek cümleleri bile kuramaz hale gelmiş durumda. Yaptıkları her şey her Müslüman’ın yüzünü kızartacak hale geldi. Cümle kurabilecek insanları satın alıp duruyorlar. Fiyatlar yükselip duruyor. Ajanslar temcit pilavları sürüyor halkın önüne. Cümle kurma yeteneği olan insanlar yapının içine girer girmez, yapının geldiği halden ötürü, o atmosferi soluyunca, kısa sürede beyin felcine uğruyor.
Bizden istedikleri budur: Saraydaki bir bardağın fiyatına bir ay yaşamaya razı olalım. Yakınları katledilen madenciyi tekmeleyen danışmanları finanse etmeye devam edelim, yere yatırılmış işçinin değil, onu tekmeleyenin yanında saf tutalım yoksa öcüler bizi yiyecek…
Kardeşim, Sen Onların Hepsinden Daha Zeki, Daha İyisin!
Artık hiçbir numaralarını yemediğimizin farkındalar, tek kredilerinin, muhaliflerin halkı ikna gücünün zayıflığı olduğunun farkındalar. Her şeyi denemeye çalışıyorlar. Daha önce denemeye çekindikleri şeyleri bile. Hiçbir filtresi, nefsi kontrol mekanizması kalmamış şaşkınlık içindeki saray değnekçileri gibi davranıyorlar. Bu ülke gençliğinin bu yapıya çantada keklikler olmadığını hatırlatması gerekiyor.
Oğlu paralel bir hükûmet gibi davranan, teşkilat dağıtıp THY gibi kurumlarda operasyon çekebilen, vakıf çatısı altında arsa imparatoru olan, 100 milyonlarca dolarlık gemicik filosu sahibi Cumhurbaşkanı, “benim evlatlarım bu ülkenin vatandaşı değil mi” diyor. Taşeron firmaların ümüğünü sıktığı insanlara “nankörlük etmeyin, işiniz var” diyebiliyor. Üniversiteden sonra sizi bekleyecek hayatın bu piramit dışında nefes alamayacağınız bir hayat olduğu gerçeğini, sizin de, Erdal Kocabıyık’ların da, Parti’nin Ağrı mitinginde bir grup erkeğin alenen dövdüğü başörtülü kadının da ve o kadının yanında terörize edilen çocuğun da bu ülkenin vatandaşları olduklarını hatırlamanız gerekiyor.
Nerede olursak olalım, artık hiç bir şekilde Yusuf Yerkel’lerin safında değil, Erdal Kocabıyık’ların safında olduğumuzu ifade eder şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Bize din, dava, ümmet, devrim klişelerini her tekrarladıklarında, söyledikleri cümlelerin Yusuf Yerkel’leri beslemeye devam edip, gerisini Allah’a havale etmemiz anlamına geldiğini hatırlayalım. (Ve haşa, Allah’ı tekellerine almadıklarını da hatırlatalım onlara.)
Gerekirse sistemi boykot edelim ama bu yapının payandaları olmayı reddedelim. Ak Parti koridorlarında dişini sıkıp “La Havle” çeken namuslu insanların elini güçlendirelim, onlara yalnız olmadıklarını hatırlatalım.
“Kimseden şefaatçi kabul edilmeyecek o güne”, herkes kendi yolunu çizerek gider. Kimse kimsenin çobanı değil. Ölçü İslam, ölçü herkes için adalet, ölçü vicdandır. Korkunun ecele, konjonktürün kısmete, iktidarın sırat köprüsüne gerçekten faydası yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder